Pınar Aksoy
Aachen ALMANYA NEREYE GİTSEK YURTDIŞI

Nedir şu “Printen”?

08 Ekim 2017 Pazar. Aachen’a geldiğimiz günün ertesi. Tişörtten kalın kabana geçmenin moral bozukluğuyla 12 saat uyumuşuz küçücük otel odasında. Uyanınca da pek bir şey değişmemiş, hava karanlık, hafif yağmurlu. Yapacak bir şey yok, hadi hazırlanıp dışarı çıkıyoruz. Pazar günü bugün, çoğu yer kapalı. İnsanlar kendilerine zaman ayıracak kadar değer veriyorlar, çok fazla geçim sıkıntıları olmasa gerek? Biz de pazarları herkes atar kendini dışarı, hatta hava kapalıysa AVM’ler dolar taşar. Burada pazarları tek bir tane olan AVM bile kapalı. Neyse… Daha yollar nerelere çıkar bilmiyoruz ama yürürken etrafta artan hareketlilikten merkeze bir yerlere yaklaştığımızı anlıyoruz. Evet tahminler, ayaklarımızın bizi götürdüğü yer doğruymuş. Şehrin göbeğindeki mini parkı da geçiyoruz. İşte, geldik. Şu an Aachen’da en sevdiğim küçük meydan olan Münsterplatz’a varmışız meğer. İlk olarak köşe başındaki Nobis ile göz göze geliyoruz..Nobis Printen. En sevdiğim meydanın köşe başı tatlı kafesi olan bu yer, kırmızı tabelası, akıl almaz güzellikteki vitrini, mutluluk veren ışıltısıyla hiç aklımdan çıkmamak üzere yerleşiyor hafızama..Nobis Printen. Meydana da ikinci el pazarı kurulmuş, baya da ziyaretçisi var. Önce dolaşalım biraz. Meydan zaten küçücük hemen bitti ama şuradan da yol gidiyor, hadi biz de gidelim. Daha yolun sonuna bile varmadan solda bir meydan daha var, Katschhof, meğer pazar buraya kadar devam ediyormuş. Burayı da dolaştık, üşüdük, kahve içmemiz lazım. Tabi ki de ilk görüşte beni etkisi altına alan Nobis’e gideceğiz. Önce dükkan tarafından giriyoruz. Nasıl girmeyeyim, vitrindeki süslü kurabiyeler, ışıl ışıl paketler hepsi göz kırpıyor bana. Tam adamını buldular tuzağa düşürecek. Yaldızlı kaplı kağıtlara sarılı ürünlerin yeteri kadar etkisi altında kaldıktan sonra kafe bölümüne içeriden geçiş yapıyoruz. Pazarın da etkisiyle içeri de kuyruk oluşmuş, kalabalık. Ben ısrarla aşağı kattaki camın önündeki yüksek masalara oturmak istiyorum. Hepsi dolu, ama inatla bekliyorum. Bazen böyle tuhaflıklarım vardır. 10-15 dk sonunda emelime ulaşıyorum, hemen yerleşiyoruz masaya (hiç rahat da değil upuzun masa sandalye). Tezgahtaki tatlı çeşitlerinden birini seçip kahveyle tadına bakıyoruz. Tadı çok güzel değil galiba. Kahve de makine kahvesi işte. Ama ben o an çok mutluyum. (Şu an Nobis’in kahve ve tatlılarını hala beğenmiyorum ama kendisini, vitrinlerini, güzel havada dışarıda oturup güneşlenmeyi, önündeki en sevdiğim meydanı izlemeyi çoook seviyorum).

Birkaç gün sonra belki bir hafta, paylaştığım bir fotoğrafa Aachen’da yaşayan, tanımadığım birinden bir yorum geldi sevdiği yerleri anlatan, içinde “printen” i ben pek sevmem yazıyor. Aaa nasıl olur, Nobis’i nasıl sevmez. Ben de cevap yazıyorum tabi hemen “aa a olur mu ben printeni çok sevdim, ışıl ışıl”.. Sonraları çoğu yerde görüyorum, camlarında “printen” yazıyor. Demek ki sadece Nobis Printen değilmiş. Herhalde kafe gibi bir anlamı var diye üzerinde çok da düşünmüyorum. Ama aslı öyle değilmiş.

Peki nedir bu “printen”? Aslı “Aachener Printen”. Ve Aachen’ın fotoğrafta gördüğünüz meşhur kurabiyesi. Tabi kirpi şeklinde değil hepsi 😀 Bu şekiller temaya göre değişiyor. Sonbaharda Nobis’in vitrininde bu kirpi printenler vardı mesela. Şu anda yeni yıl hazırlıkları başladığı için daha farklı şekiller var. Çoğu yerde satılıyor meşhur printen. Hatta sadece onu satan dükkanlar bile var. Önemli bir mesele yani. Küçükleri, sadesi, üzeri bademlisi, krokanlısı, çikolata kaplısı, çok çeşitli. Sadece turistlere yönelik bi hareket değil bu, gayet yerel ve çoğu tarafından sevilen bir kurabiye. Biz de hemen olmasa da denedik bu meşhur kurabiyeyi. Tabi adresimiz yine Nobis, “printen”i ilk özdeşleştirdiğim yer 🙂 Bu kirpiyi seçtik o kadar çeşit içinden. İlk ısırık…biraz sert mi bu, ne kadar şekerli böyle. Sonuç: hüsran. Ama bence bu kirpi bayattı. Çünkü normalde benim sevebileceğim bir şey olduğunu düşünüyorum. Zencefilli kurabiyeyi mesela çok severim. Bu da ona yakın baharatlı bir tadı var. Ama aşırı şekerli olmuş. Ne kurabiye gibi kıtır kıtır, ne de yumuşaklığı tam anlamıyla veriyor. Bir de küçük versiyonları var bunların, üzeri çikolata kaplı. İleride onlara da bir şans vermeyi düşünüyorum 😉

 

 

You Might Also Like...

No Comments

Leave a Reply