Pınar Aksoy
NEREYE GİTSEK YEDİGÖLLER YURTİÇİ

Yedigöller

Sonbaharı sevmeyen? Yaprakların arasında yürüyüp aklından türlü hayaller geçirmeyen? Tatlı serin havasında bazen üşüyüp, çıkan güneşle sevinmeyen 🙂
Yollarda, parklarda, şehrin içinde de hissettiriyor kendini ama en güzel sonbahar manzaraları biraz daha uzaklarda galiba. Şimdi en güzellerinin birinden bildiriyorum 🙂 Bunca zaman duyup, gitmesek de görmesek de bizim köyümüzdür muamelesi yaptığımız Yedigöller, biz beklettiğimiz için çok şey kaybetmese de bence biz epey şey kaçırmışız. Yedigöller şahane, daha yazının başından şiddetle tavsiye ediyorum!
Biz gitmek için sonbaharın biraz daha kendini hissettirmesini, yaprakların muhteşem renklere bürünmesini bekledik. Bu sebeple yolculuğumuz Kasım başına denk geldi. Yedigöller İstanbul’a araba ile yaklaşık 4-4,5 saat mesafede. Yani erken kalkan yol alır, zaten varınca uykuyu falan unutuyor insan. Biz bir gece önceden yola çıkıp Kocaeli’nde ablamlarda kalıp, sabah erkenden hep beraber düşüyoruz yola. Planımız kahvaltının tadını uzun uzuun ağaçların altında çıkarmak. Ablam ve eşi Yedigöller tecrübeli olduklarından biz gelmeden herşeyi hazırlamışlar, kahvaltı çantamız, hırkalarımız, çadırımız bile var 🙂 Cumartesi sabahı evden çıkıyoruz, önceden hava durumunu da kontrol etmişiz, güneşli görünüyor. 3 saat sonra Yedigöllerdeyiz ve sileceklerin yetişemeyeceği kadar yağmur yağıyor 🙂 Haliyle bizim kahvaltı planlarımız azıcık değişiyor, devreye çadır giriyor. O yağmurda çadırı kurup, kendimizi zor atıyoruz içine. Biz kahvaltımızı yapana kadar yağmur da diniyor zaten. Ben, ki yağmurla aramda biraz mesafe vardır, iyi ki yağmur yağmış diyorum. Hem yaşattığı çadır deneyimi hem de daha da ortaya çıkardığı güzellikler için. Sırada ruhumuzu doğayla buluşturmak var. Uzun uzun yürümek, arada yavaşlamak, durup dinlemek lazım burada. Etraf o kadar güzel ki. Bu dünyada insanlar neyin peşinde bu kadar koşuyor, kavga ediyor, gelip şurada 1 gün geçirseler, azıcık doğayı, kendilerini dinleseler ya diye düşünüyorum.
Haftasonu olduğu için baya kalabalık, bir sürü tur arabası var. Hafta içi çok daha güzel olur, imkanı olan bence hafta içi gitse çok daha büyük keyif alır. Hatta çadırını kurup geceyi de orada geçirse 🙂 Bir sürü çadır vardı orada gece konaklayacak olan, kampçılar için şahane bir yer. Yalnız geceyi de geçirecekseniz belli bir ücret ödemek gerekiyor, biz çadırı kurarken hemen bir görevli gelip para istemişti, gece kalmayacaksanız ödeme yapmanıza gerek kalmıyor. Çadır dışında Yedigöllerde konaklamak için sadece bir alternatif var, bungalov evler, nerede olduklarını oradayken göremedim, gitmeden önce yaptığımız araştırmalardan biliyorum. Giderken de tedbirli gitmekte fayda var, yeme içme için pek seçeneğiniz yok, hatta hiç yok diyebilirim. Eskiden etraf sucuk-ekmek satıcıları ile doluymuş ama kaldırmışlar.
Yürüyüşümüzü tamamlayıp, başlangıç noktamıza dönüyoruz. Hava kararmaya başladığı için dönüş yoluna geçmek için hazırlanıyoruz. Hem yolumuz biraz uzun, hem de Yedigöller yolu biraz kıvrımlı. Bu kıvrımlar sabah zaten beni perişan ediyor, mide bulantısından etrafın büyüsünü fark edemiyorum. Ama dönüşte çok şey kaçırdığımı anlayıp, yol boyu kafamı pencereden ayıramıyorum.
Fotoğraflar ne kadar anlatır bilmiyorum, video da biraz başarılı olabilir, ama siz yine de gidin bir de kendiniz yaşayın 😉

You Might Also Like...

No Comments

Leave a Reply